Songül Demir/Dış Ticaret

Tarih: 02.10.2025 12:59

Yazmak Ve Özsaygı

Facebook Twitter Linked-in

Yazı yazmak, insanın kendine duyduğu öz saygının en güçlü göstergelerinden biridir. Çünkü yazan kişi, önce kendisiyle yüzleşmeyi, sonra da kendisiyle barışmayı öğrenir. Yazmak; hiçbir şeye körü körüne bağlı kalmamak, gerektiğinde bırakabilmek, kendiyle baş başa kalmaktan memnun olmak ve hiç kimseye ihtiyaç duymamak demektir. İlk duyulduğunda bu düşünce ürkütücü gelebilir. “Kendinle baş başa kalmak”, “kimseye ihtiyaç duymamak” kulağa yalnızlık gibi gelir. Hatta bazen insana, sevgi ve bağların küçümsendiği bir hâl gibi görünebilir. Oysa gerçek tam tersidir. Yazdıkça, insan fark eder ki kendi varlığının yeterliliği en büyük huzur kaynağıdır. Bu, kimseyi hayatından dışlamak değil; bilakis hayatına katılan herkesi daha bilinçli, daha sağlıklı bağlarla sevebilmenin yoludur. Yazı, kişiye özgürlüğün en saf hâlini tattırır. Çünkü yazarken kimseye hesap vermek gerekmez; kelimeler sadece yazanın yüreğinden çıkar. O yüzden yazmak, insanı bağımlılıklardan uzaklaştırır, ruhunu arındırır ve düşüncelerini berraklaştırır. Bu süreçte kişi, kendini en çıplak, en dürüst hâliyle görür. Bazen korkutucu olsa da, aslında ruhun en büyük arınma yolculuğu budur. Yaşadıkça ve yazdıkça insan anlar: Yazı, yalnızca kâğıda dökülen kelimeler değildir; insanın kendiyle kurduğu en samimi dostluktur. Yazmak, ruhun aynasıdır. Kişi o aynada hem yaralarını hem de şifalarını görür. Ve işte o noktada fark edilir ki: Yazmak, hiç de korkutucu değildir. Tam tersine, insanı özgürleştiren, derinleştiren ve yaşamı fazlasıyla kaliteli kılan bir idraktir. Çünkü yazmayı öğrenen, kendini önce “duymayı” öğrenir. Kendini duyan, hayatın gürültüsü arasında bile sessiz bir huzur bulur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —